Bir Baltaya Sap Olmak
Ağaçlar içine vardı mekan. Sardı gözleri nahoş gölgeler. Yolcunun adımları yavaş, yolcunun adımları sakin.
Beride yol seçilmez, ileride menzil gözükmez. Yolcu durmak ister. Sinmek ister kovuğa, yolu da kendini de unutasıya.
Beriden gelmesinler aramaya, İlerisi ise söz verilmiş toprağa varır. Gidilmez.
Sesler yoktur, ne de hisler. Duygular ise büyük bir boşluktur nasılsa hiçlikten edilmiş iğnelerle dolu.
Acıtmaz canı sadece vurur göğsün sinesine. Varır dalgalar şahlanır pınarlarına gözlerin. Ahkam keser yol çamur edip toprağı ve daha derine batırır paçaları.
İsimler kalmaz ve yerler bütünlüğe dağılır. Kişilerin gölgeleri hatırlanır ta ki kendi gölgenin ayrılışını izleyesiye.
Kovuk güzel, kovuk sıcak.
Kovuk boş ve kovuk işkence.
Yol güzel, yol heyecanlı.
Yol uzun ve varması imkansız.
Yolcu yorgun.
Sırtı vurgun,
Taşımaktan koca bir yükü.
İçi havadan keskilerle dolu.
Yolcu gider.
Yolcu durur.
Orman çıkmaz gözden
Ve metresi kovuk ayrılmaz peşinden.
Çöktüğünde dizleri yorgunluktan.
Başı bile oynayamaz vurgunluktan.
Manzarası olmayan bir gök iken.
Kovuk fısıldar kulağına,
Nasıl bütün merhametiyle,
Onun kellesini keseceğini söyler.
Bir taş daha düşer kafasına.
Bakın ona yalvarır bakın ona.
Bir çocuk gibi üzgün ve şımarık.
Bir taş daha gelir kafasına.
Gelir de başka bir yolcu varırsa yanına.
İtekler de itekler.
Orman yalnız orman siyah.
O tekil, bakın ona.
Bakın ona ala bulanmış saçlara.
Neden ister de ister?
Bulur bir yordam keser kendi yolunu,
Yolcu geçer gider yanından.
Yolcu kalır yolcu gidince,
Bir başına ve tek başına.
Bakın ona bakın
Çirkef gerçekliğin tek imzasına
Kendi kaleminden çıkan mürekkep,
Kafasında atılan taştan.
Kovuk ise yolu ayırdığı baltanın gülü!
Eh Yolcu ben de senin ağzına,
Der misin sonra yol zordur.
Eh Yolcu ben kalıbına,
Düşer misin bir başına?
O kovuk az bile sana.
Yorumlar
Yorum Gönder