Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dik... Kıymık



Gözlerimin önünde var olan bu şey.

Şüphesiz ki bu bir insan. Benim gibi… mi? Oldukça uzun. Metrelerce, kilometrelerce ve onun dışında hiç bir şey seçilmiyor bu rutubetli, pislik dolu, gerçeklik için fazla büyük olduğunu zanneden yerde. Ve hissediyorum bacaklarıma kadar uzanan çimenlerin hareketsizliğiyle, burada ki her şey yok oluşa terk edilmiş aynı onun gibi.

Canı acıyor olmalı her ne kadar çehresini seçemesem de. Bu dev, kelimenin tam anlamıyla, arkasını bana vermiş bulunuyor. Hareketsiz şekilde olmayan bir gökyüzüne bakıyor. Saçlarının başlayıp boynunun bittiği yeri görüyorum. Ancak bu büyüklüğü ile birlikte bulunduğum yerden sadece vücudunun sisler ardında kaybolmuş temsilini hayal ediyorum.

Ben neden… Hayır, merak etmem gerekiyor bu gözlerime çok açık şekilde serilmiş yeri.

Yürüdüğümü hatırladığım zamanlar var burada. Bu çimenler fazla mı tanıdık acaba. Belki de çehresini görebileceğim bir yer buluncaya kadar yapacağım yalnız yürüyüşün daha anlamlı olması için kurguluyorum bunları, yapmadığım şey mi ki?

*****************

Birkaç yerden geçtim sanırım. Her attığım adım biraz daha anlamsız geldi bana. Geçtiğim yerleri yarım yamalak hatırlıyorum. Sanki oralardan geçen ben değilmiş gibi. Öyle de değil, sanki bu yerlerden bir salisede geçip içinde attığım binlerce adımda yıllarca kalmışım gibi. Adımı bir asırda atmışım, her şey saliseler içinde benden uzaklaşırken…

Anlamsız gerçekten.

Ancak bir tepeye vardım. Kulaklarının arkasını görebiliyorum ve yanaklarını. Arkaya gerilip öylece kalmış. Hareket etmiyorlar. Dondurulmuş... Aslında, sanırım daha rahatsız edici bir şey var onun bu sıkışık ifadesinden. Sanırım o beyaz yani bembeyaz.

Yani fazla beyaz, mermerimsi. Tarif etmesi biraz zor, baktıkça çevresi parçalanıyormuş gibi gözüküyor.

Rutubetin sisini izlediğimde aklıma gelen tek şey bir, delik. O bir deliğe benziyor… Gerçekliğin içine açılmış yada burası her neresi ise oraya bırakılmış. Çevresini kendi şeklinde parçalamış ve bu şekilde kalmış.

Gerçekten anlamsız.

******************

Bir şey yanlış hissettiriyor. Bunu çevremde bir doğruya referans olacak bir şey olmadan söylememde bunun bir parçası ironik olarak. Yada düşüncelerimin apatiden istihzaya kayması da örnek olabilir.

Ben tekrar yürümeye koyuldum, tepeden inip.

Yerlerden geçtim ve her adımım bağlamsal olarak yanlış hissettirdi. Ben buradan onu göremiyorum. Ben geçtiğim yerlerden onu göremiyorum, sadece geçtiğim süre içinde. Tam olarak anlamıyorum bende. Bir yayı izleyerek yürüyorum ve ileride bir dağ gördüm. Tırmanması çok daha zor olacak kesinlikle.

Burası kesinlikle sahte. Ya da benim çakma olan.

******************

Gördüm.

Çok mu şaşırtıcıydı?

Hayır. Hayır değildi. Bu biri değil, bu o değil. Bu tek bir kişi. Burasını tasvir eden insan hepsi. Ancak söylemem gerek, sanırım.

Canı yanıyor, çok belli. Rutubetin tepelerden bakınca örttüğü şey bir dikit. Bir mızrağın ucu gibi inceliyor gittikçe… Kalbine girdikçe. Bu insanın, bu devasa deliğin merkezine saplandıkça asma gibi yayılıyor içine. Zehir gibi çevreliyor içini de; küçük, kısa ve siyah kılcal damarlar gibi dağılmışlar her yerine.

Beyaz boşluk kanıyor, çok belli. Yüzü en… Yüzü en rahatsız eden şey beni. Bozuk bu yüz, oldukça bozuk ortadan ikiye bölünmüş bu yüz. Bir yanı ağlıyor, çok belli ve diğerinin çarpık gülüşü benim gözlerime kırmızı doldukça daha da uzuyor şekilsiz yüzünün sonuna doğru. Hareketsiz formunu bozup daha çok saplıyor dikti içine, bütün bozuk kılcallarıyla birlikte beyazlığı daha çok kanatıyor içine saplanmış şey ilerledikçe.

Sanıyor ki çevresine yayılan ak kan onu daha da büyütüyor. Kendi rengine boyanıyor ya çevresi. İçinden saçılan kesik varlığı eriyip giderken, dizleri üzerine çöktürmüş olan dikiti içine bastırırken. Anladığı tek şey boşluğun bile şeklinin bozulduğu. Ancak bunu kabul etmeyeceğe benziyor.

Kesinlikle anlamsız bir gerçeklik, çok belli…

Peki neden, gözlerime dolan allar, omzumdan iten kopyalar ve sarp kayalıkların parmak uçlarımın altındaki görüntüsü; hepsi ak kesiklerle boyanmışlar.

Ben neden hissediyorum yer çekimini?