Dik... Kıymık
Gözlerimin önünde
var olan bu şey.
Şüphesiz ki bu
bir insan. Benim gibi… mi? Oldukça uzun. Metrelerce, kilometrelerce ve onun
dışında hiç bir şey seçilmiyor bu rutubetli, pislik dolu, gerçeklik için fazla
büyük olduğunu zanneden yerde. Ve hissediyorum bacaklarıma kadar uzanan
çimenlerin hareketsizliğiyle, burada ki her şey yok oluşa terk edilmiş aynı
onun gibi.
Canı acıyor
olmalı her ne kadar çehresini seçemesem de. Bu dev, kelimenin tam anlamıyla,
arkasını bana vermiş bulunuyor. Hareketsiz şekilde olmayan bir gökyüzüne
bakıyor. Saçlarının başlayıp boynunun bittiği yeri görüyorum. Ancak bu
büyüklüğü ile birlikte bulunduğum yerden sadece vücudunun sisler ardında
kaybolmuş temsilini hayal ediyorum.
Ben neden… Hayır,
merak etmem gerekiyor bu gözlerime çok açık şekilde serilmiş yeri.
Yürüdüğümü hatırladığım zamanlar var burada. Bu çimenler fazla mı tanıdık acaba. Belki de çehresini görebileceğim bir yer buluncaya kadar yapacağım yalnız yürüyüşün daha anlamlı olması için kurguluyorum bunları, yapmadığım şey mi ki?
*****************
Birkaç yerden
geçtim sanırım. Her attığım adım biraz daha anlamsız geldi bana. Geçtiğim
yerleri yarım yamalak hatırlıyorum. Sanki oralardan geçen ben değilmiş gibi.
Öyle de değil, sanki bu yerlerden bir salisede geçip içinde attığım binlerce
adımda yıllarca kalmışım gibi. Adımı bir asırda atmışım, her şey saliseler
içinde benden uzaklaşırken…
Anlamsız
gerçekten.
Ancak bir tepeye
vardım. Kulaklarının arkasını görebiliyorum ve yanaklarını. Arkaya gerilip öylece
kalmış. Hareket etmiyorlar. Dondurulmuş... Aslında, sanırım daha rahatsız edici
bir şey var onun bu sıkışık ifadesinden. Sanırım o beyaz yani bembeyaz.
Yani fazla beyaz,
mermerimsi. Tarif etmesi biraz zor, baktıkça çevresi parçalanıyormuş gibi
gözüküyor.
Rutubetin sisini
izlediğimde aklıma gelen tek şey bir, delik. O bir deliğe benziyor… Gerçekliğin
içine açılmış yada burası her neresi ise oraya bırakılmış. Çevresini kendi
şeklinde parçalamış ve bu şekilde kalmış.
Gerçekten anlamsız.
******************
Bir şey yanlış
hissettiriyor. Bunu çevremde bir doğruya referans olacak bir şey olmadan
söylememde bunun bir parçası ironik olarak. Yada düşüncelerimin apatiden
istihzaya kayması da örnek olabilir.
Ben tekrar
yürümeye koyuldum, tepeden inip.
Yerlerden geçtim
ve her adımım bağlamsal olarak yanlış hissettirdi. Ben buradan onu göremiyorum.
Ben geçtiğim yerlerden onu göremiyorum, sadece geçtiğim süre içinde. Tam olarak
anlamıyorum bende. Bir yayı izleyerek yürüyorum ve ileride bir dağ gördüm.
Tırmanması çok daha zor olacak kesinlikle.
Burası kesinlikle
sahte. Ya da benim çakma olan.
******************
Gördüm.
Çok mu
şaşırtıcıydı?
Hayır. Hayır
değildi. Bu biri değil, bu o değil. Bu tek bir kişi. Burasını tasvir eden insan
hepsi. Ancak söylemem gerek, sanırım.
Canı yanıyor, çok
belli. Rutubetin tepelerden bakınca örttüğü şey bir dikit. Bir mızrağın ucu
gibi inceliyor gittikçe… Kalbine girdikçe. Bu insanın, bu devasa deliğin
merkezine saplandıkça asma gibi yayılıyor içine. Zehir gibi çevreliyor içini de;
küçük, kısa ve siyah kılcal damarlar gibi dağılmışlar her yerine.
Beyaz boşluk
kanıyor, çok belli. Yüzü en… Yüzü en rahatsız eden şey beni. Bozuk bu yüz,
oldukça bozuk ortadan ikiye bölünmüş bu yüz. Bir yanı ağlıyor, çok belli ve
diğerinin çarpık gülüşü benim gözlerime kırmızı doldukça daha da uzuyor
şekilsiz yüzünün sonuna doğru. Hareketsiz formunu bozup daha çok saplıyor dikti
içine, bütün bozuk kılcallarıyla birlikte beyazlığı daha çok kanatıyor içine
saplanmış şey ilerledikçe.
Sanıyor ki
çevresine yayılan ak kan onu daha da büyütüyor. Kendi rengine boyanıyor ya
çevresi. İçinden saçılan kesik varlığı eriyip giderken, dizleri üzerine
çöktürmüş olan dikiti içine bastırırken. Anladığı tek şey boşluğun bile
şeklinin bozulduğu. Ancak bunu kabul etmeyeceğe benziyor.
Kesinlikle anlamsız
bir gerçeklik, çok belli…
Peki neden, gözlerime dolan allar, omzumdan iten kopyalar ve sarp kayalıkların parmak uçlarımın altındaki görüntüsü; hepsi ak kesiklerle boyanmışlar.
Ben neden hissediyorum
yer çekimini?