Cilt I: 587
Sarı, oturuyordu sarı dağın tepesinde.
Gözünün seçebildiği sonsuzluklara bakıyor;
Ama hiçbir şey göremiyordu neden ise.
Sarı, bakıyordu yine, yerden göğe yükselen kumların şekline.
Hepsi elmas kadar saydam, kuvars kadar tek düze
ve komşu olduklarını bildiği sonsuzluklarında göklerini taşıyorlar birlikte.
Sarı dağ sonsuz bir yurdu gölgeliyor yine,
Sonsuz sayıda, sonsuz insan
ve hepsi de sonsuz kere anlaşmışlar birbirleriyle.
Burasında her şey böyle;
Saydam gölgelere düşmüş yurtlar,
Nehir gibi akan kumlar,
Her şeyi içine alan sütunlar,
ve insanlar...
Okuduğumuzda anlaşılamayan şekilde,
615'in dilinde de yok
495'inkinde de...
Sadece bilirlerdi, her şeyi ve her kimseyi
Sonsuz sayıda sonsuz kere sonsuzluğun içinde anlaşmış insanlar.
Peki Neyi?
Sezgi, Öfke, Neşe
Buruk düşüncelerle oynaşan her köşe
ve ne birbirlerinden uzak,
ve ne de yakın;
Ancak her şey açık
ve ancak her şey kapalı olduğunda,
Zihinlerdeki her girdap berraktı ve de tüm ayrıntılarıyla,
ve yine pusluydu bütün taşkınlıklarıyla.
Peki her kimse?
Her kimse 615'lilerdi,
Her kimse 495'lilerdi,
Ancak her kimse sadece birbirleriydi.
Çünkü sadece birbirleri için karşılıklıydı,
Diğer türlüsü ise sadece bir solukluk ateşkes.
Peki, Ama, Ancak, Sarı niye oturuyor bu tepede?
Satırlar ilerledikçe neden büzülüyor aklı,
Neden cam gibi bir sis sarıyor etrafı,
ve neden soruyor, ve kime?
615 ve 495 yanımızdalar her zaman ki gibi,
Sarı Dağ okuyanın göremeyeceği sonsuzlukları gösteriyor,
Kumlar akıyor yavaşça saydam, sabit ve göğe.
O zaman bu göremediği şey ne?
Saydam bir cam nasıl engeller görüşü,
Geçirmez mi delikli kumaş şarabı,
Akmaz mı yırtık bir duvardan hane sedası
Ve de bilinmez mi çatlaklardan damlayan suların üzerinde denizler olduğu
Varsa bilen
Varsa gören
Ve varsa o
Nasıl olmaz ki cevabı?
Yoksa,
İlk gelen o mu buraya,
Üzerlerine saydam tahtalar çakılmış
Saydam camların önüne.
Neresi burası ve neden?
Bu çok saçma,
Bu sonsuz insanın,
Sonsuz kere,
Sonsuzluk üzerine anlaşmasından da,
Bunu anlatan satırlardan da,
Okuyan gözlerin tükenen sabrından da saçma.
Ve başta bekleyen maiçfktıah dan da.
Sanırsa Sarı dağın gölgelerinin bir yerinde,
Bir şekilde,
Görünmez taneler biçiminde,
Akıyor zihnine,
Her ne kadar
ne olduğunu
nerede olduğunu,
nasıl olduğunu
neden olduğunu
bilse de yine de...
Ve sözünün kesileceğine dair anlaştıkları
bir akıntı da katılayazıyor bu selin içine...
PKJŞJBD SONOPFJBOJ ADHSECE ŞGŞÖŞİŞJ HOJDÖEJD AFÖF BDÇD OÖFRFVKÖ.
"AŞ JO BOİOH?" ROHIFJBO PKÖŞVKÖ.
PDÖE FPO BŞÖŞVKÖ, SOHÖDÖ ÜO SOHÖDÖ ÇOÖ SDJO AFÖOÖ AFÖOÖ ŞYŞHSDJ HDVDÖHOJ BTRTJLOIOÖFJFJ GFZUFPF HDVAKIİŞR ÇDIBO "AFIİFVKÖŞİ" BFVO VDJESIEVKÖ.
ḞHFPF BO RDREÖEVKÖIDÖ, GTJHT AFÖF LOÜDAEJE AFIBFCF AFÖ PKÖŞJŞJ LOÜDAEJE DIEVKÖ ÜO BFCOÖF FPO PKÖŞPŞJŞ AFIİOBFCF AFÖ LOÜDAE ÜOÖFVKÖ.
"RFİBF JO KIDLDH?" BFVO FSOIFVKÖ HDVESPEZLD, UMZIOÖF PDÖE HDVDHIEHIDÖBDJ HDVİDVDJ PDÖEVD.
AOHIFVKÖIDÖ AFÖDZ, PDÖEJEJ UFÖBDNIDÖEJE FZIFVKÖIDÖ, UOIOJFJ BDIUDIDÖEJE UMZITVKÖIDÖ ÜO HKJŞRİDVD SOHÖDÖ ITZŞİ KIŞJLD AFÖ POP VTHPOIFVKÖ VDÜDRGD "VTLOIOÖ AOJF GDCEÖDLDHSEÖ PDJEÖEİ."
"ÜO PKJÖD?"
"PKJÖD-" BFVKÖ PDÖE ÜO DPIEJBD ITZŞİPŞZ KIDJ HKJŞRİDIDÖE AŞ POYOÖ UOÖGOHSOJ NDVIDRSEHIDÖE AFÖ UFÖBDNSDJ PMZIOÖF GEHDÖEVKÖ,"-PEJE AFIİFVKÖPŞJ..."
PKJŞJBD PDÖE PDÖE ŞYŞHŞ DÖBEJD DIEVKÖ ÜO PDVBDİ AFÖ NŞPŞ HDNIDVDJ ROYYDY SDÇSDIDÖEJ FGFJBOJ PDBOLO UMZIOÖFJFJ FGFJBO HF BKJŞH AFÖ ADHER ÜO İDS AFÖ UTITR POGFIFVKÖ.
ÜO HŞİIDÖ VŞÖBŞ UMIUOIFVKÖ,
PDÖE BDC DHEVKÖ PKJPŞZ GOÜÖOJBOJ,
İDS UTITR PFPFJ FGFJBO HDVAKIŞVKÖ,
ḞHF BKJŞH ADHER AŞIŞRŞÖHOJ
ÜO BO UMÖTJIOZ NOÖBO ÇDID AKVŞ BDIUDIDÖID KVJDREÖHOJ.
Hikaye Birahanesi