960. Adım
957...
958...
959...
960...
"Tamam artık konuşabiliriz."dedi adam nefes nefese.Üzerinde yırtık bir gömlek atında da bir bacağı eksik eski bir pantalon vardı, ayakları çıplaktı ve sırtına eski bir fanilaya sarmış olduğu birşeyi yüklenmişti."960. adım çok önemli burada biraz dinlenmek lazım,yoksa 1183. adımda sağ ayak bileğimindeki Fibula kemiği ağrıyor sonra 1197. de ise 3.5 karıştan fazla genişlikte sol bacağımı öne atarsam sağımda ağrıyan fibula dengemi bozuyor sonra topuğumdaki calcaneusa baskı yapıyor sonra bir bakmışım ilium sakrum üzerine düşmüş ağrıdan kıçımı okşuyorum.Eğer böyle olursa 1379. adıma 3 dakika 48 saniye geç varırım ve hiç birimiz 1379. adıma geç varmak istemeyiz."dedi adam yere otururken.Sol eliyle arkasına bir şekilde iliştirdiği fanila-bohçaya uzandı, kucağına koydu.Sağ elindeki işaret parmağını açıp kapatmaya başladı, "8, 9, 10 ..." şeklinde homurdanırken. "18!" diye sesini yükseltti hemen ardından fanilanın aşınmış askılarınıdan biri tutup çekti ve simsiyah bir küpü gözler önüne serdi."Ah! nefessiz kalmış olmalısın neyse ki bugün 960. adıma 1 dakika 32 saniye erken vardık o yüzden bol bol nefeslenebilirsin." dedi küpe.Etrafına bakındı ,siyah küpe baktı ardından parmaklarıyla saymaya başladı."Manzara çok güzel, bembeyaz, muhteşem, beyaz, herşey beyaz, muazzam, bir tek gri bile yok, bem..Beyaz , beyaz , beyaz!" dedi gür bir sesle.Haklıydı gerçekten çevresinde beyazdan başka birşey yoktu, ne farklı bir renk ne bir gri gölge, her neresi ise ne kadar uzun,alçak,geniş olduğunu söylemek imkansızdı, sadece adamın küpü bu kör edici beyazlıkta bir kontrast yaratıyordu."Acaba bugün beni hangi Tanrı izliyor, Budha mı, Tengri mi, Allah mı,Zeus'tur belki de... Belki onun işi vardır Poseidon izliyordur, ama burda hiç su yokki... Evet Poseidon ne izlicek su olmayan yeri yine saçmalamaya başladım, kesin 614. adımda sol yerine sağ adımımı ilk attığım için oldu kesin! Hep 435.de adım değiştiririm ama bugün hava monolya beyazına kemik beyazı katılmış gibi göründüğü için 614'te değiştirme kararı aldım ama aslında bu gün hava kar beyazına karbonat beyazı katılmış renkte o yüzden 384. adımda adım değiştirmeliydim..."dedi adam parmaklarını halen saymaya devam ederken."Bugün yılın 296 ila 324. günü arasında bir günü olmalı, uyuduğum zaman saniye sayamadığım için bilmiyorum...Peki sen niye saymıyorsun!" diye bağırdı küpe.Parmaklarını daha hızlı açıp kapatmaya başladı.Şefkatli bir tonla "Olsun biliyorum bana dargınsın 4 gün önceki 176. adımdan dolayı, ama napayım bi anda zıplamak geldi içimden,sen de beni anlamalısın bazı ihtiyaçlarım var bir birey olarak; ama olsun seni halen seviyorum ve senden nefret de ediyorum ve seni öldürmekte istiyorum ama sen zaten yaşamıyorsun ki!" dedş coşkuyla." Biliyor musun?S en hastalıklı bir küpsün, bu beyazda hastalıklı bir beyaz ama aynı zaman da sen çokta sağlıklı bir küpsün, bu beyaz da çok sağlıklı.Griler de çok sağlıklı ama çokta hastalıklılar, duygularda öyle mesela insanların duygularıda hastalıklı düşünceleri de ama aynı zamanda duyguları çokta sağlıklı,düşünceleri de.." dedi sakin bir ses tonuyla devam etti " Mesela ben yemek yemeği çok özlüyorum, çok ta susadımda.Zemin katımda ki gereksiz pahalı kafe de ki tatlı kızın yaptığı soğuk çaydan içmek isterdim, ama dolar kurunun 3,667 olduğu bir zamanda bir bardak buzlu çaydan 10 lira 49 kuruş almak ne?Bi de hiç bi kuruşumu vermezlerdi aptallar...Bak ne kadar hastalıklı düşünceler bunlar, sen mesela hiç o kızın sol gözünün altındaki beni çekici bulmadın ama ben buldum ne kadar da hastalıklıyım. Mesela o çayın buzlarını çiğnerken dişin ağrıdı mı hayır ama benim ağrıdı ne kadar da enfekte olmuş bir duygu" diye iç çekti adam.Sağır edici sessizlikte hareketsiz oturdu saçları gereksiz şekilde uzamış olan adam, bu sefer kafasını hızlıca kaldırıp aniden yere yattı, normalde tavan olması gereken yerde bembeyaz bir boşluk vardı."Ama artık değil" dedi adam "Bak artık sen varsın bana yol gösterecek, hergün 2568 adım atmam gerektiğini nasıl bilebilirdim ki sen olmasan, hem ne kadar güzel bir beyaz manzaram da var yok benden şanslısı!" dedi sevinçle."Bir siyah bir beyaz iki sağlıklı hergele öldürdünüz hasta griyi, oh iyi oldu zaten kimin griye ihityacı var ki ama bir acı gerçek var!" şeklinde bağırdı."Siz griden nefret ettiğiniz için öldürmediniz onu, siz biribirinizden nefret ettiğiniz için öldürdünüz, çünkü siyah ve beyaz ancak gri yapar.Bir olmak istemediniz griyi öldürdünüz sonra da 'her beyaz her griyi öldürür' dedi beyaz; sende 'her siyah her griyi öldürür' dedin.İşin ironik tarafı biribirinize bu kadar katlanamıyorken işbirliği yapmış olmanız."dedi adam gülerken...Bir süre sonra konuşmaya devam etti "Ama biliyorum...Siz beni de öldüreceksiniz değil mi? Çok fazla rengim var, üstelikte gözlerim gri...Hala neden öldürmediğinizi de biliyorum aslında...Kanım, sıçrarsa kırmızısı çıkmaz üstünüzden."dedi sakalları da gereksiz şekilde uzun adam."Neyse ben çürüyene kadar çok zamanımız var, madem öyle vakit yürüme vaktidir." dedi ayakları üzerine doğrulurken...
"961..."
"962..."
"963..."
"964..."
Hikaye Birahanesi